26 Ağustos 2010 Perşembe

Benim Paket yapma özürlüsü sevgili mühendis arkadaşım (ki bundan sonra kendisine kısaca Bay Mal diyeceğim) ile bugünkü maceramız:

Bay Mal: Benim bir faks çekmem gerek. Ama sen bana öğret bundan sonra ben çekeyim.

A: Olur. Bak böyle böyle, şöyle şöyle...

Bay Mal: Tamam öğrendim. Bundan sonra ben çekerim. Seni de yormam.

A: (Enteresan) Peki, teşekkür ederim.

Faks çekilir. Kağıt hazneden çıkar çıkmaz bir çığlık,

Bay Mal: Ben bunun üzerine kime gideceğini yazmayı unuttum.

A: Sorun değil, yaz üzerine kime gideceğini tekrar gönderelim.

Bay Mal: Bir dakika sormam lazım.

A: (Herhalde kime gideceğini soracak. Unuttu yazık. Burası acayip sıcak bugün)

Bay Mal: Hüseyin Bey, Hüseyin Bey, ben kime gideceğini yazmayı unuttum. Üstüne yazsam olur mu?

Hüseyin: Olur tabi.

Bay Mal: (Sıkı durun bomba geliyor) Tamam. Kurşun kalemle mi yazayım, tükenmez kalemle mi?

Veeee, ben orada düşerim. Şakaklarımın iki tarafında iki damar atmaya başlar. Zonkkk, zonkkk, zonkkk...

Hüseyin: Fark etmez. İstersen kurşun kalemle yaz, sonra sileriz. Ya da dur ben sana post-it vereyim onun üzerine yaz.

Bay Mal: Post-it yapıştırırsak faks gider mi?

Hüseyin: Gider. Ya da bizim faks kapağımız vardı. Bilgisayar ortamında ona yazalıp. A Hanım da olması gerekiyordu. Ama ya da sen post-it e yaz.

Ben bu arada hepelep hepelep hebelep makamında dans ediyorum ortalıkta...

Bay Mal, büyük post-it kağıdını alıp ve faks göndereceği kağıdın üzerine yapıştırır. Fakat post-it büyük karelerden olduğu için yazıların bir kısmını kapatır. Ve yeniden panikler: "Bu kağıt yazıları kapatıyor ama en iyisi faks kapağı yapıp bilgisayardan çıkartıp öyle fakslayalım"

Ciyaaaaaaaaakkkkkkkk... A, daha fazla dayanamaz ve Bay Mal'ın elinden post-it i alır, ortadan ikiye böler. Üzerine Sn. Falancanın dikkatine yazar ve Bay Mal'ın eline tutuşturarak, ortadan kaybolur...

Evet, ciddi ciddi böyle salakça bir şey için mesai harcıyoruz ve karşılığında maaş alıyoruz.

Allah sonumuzu hayır etsin ne diyeyim.
Şubede ki sekreter sabah sabah arar:

X: Bir yazı ile CD geldi. İhale varmış galiba bunu sana mail mi atayım, kargo mu yapayım?

A: Kimden gelmiş?

X: Falanca makamdan.

A: Neyle ilgiliymiş?

X: Filanca ile ilgili.

A: (Off sen bana detayları verme ven cımbız kullanırım) İhale ne zaman?

X: Bugün

A: Neeee? Bir dakika ihale mi var, yaklaşık maliyet mi istiyorlar?

X: Bilmiyorum. Dur bakayım.

A: (Zahmet olacak)

X: Anlamadım ki ne istediklerini.

A: Peki sen bana mail at.

X: Kargo da yapayım mı?

A: Yok artık bu saatten sonra kargo yapmana gerek, sen mail at.

X: Ama cd ne olacak?

A: CD'nin içindekileri mail atacaksın zaten ki????

X: Nasıl atacağım?

A: (Pardon, anlamadım? Sen yaklaşık 2 yıldır o ofiste çalışmıyor musun? CD'den mail atmayı bilmiyor musun? Nasıl yaaaaaaaaa????) ....................... (Sessizlik)

X: (Bende ki sessizliği fark edip) Tamam önce ben bilgisayarıma kopyalayım, yada scan edip öyle göndereyim....

A: .................. CD'nin içinde neler var, bana bir söylesene?

X: Fotoğraflar, word dosyası, (ıvır zıvır, incik, boncuk...)

A: Tamam şimdi cd'yi bilgisayara tak, boyutuna bi bak bakalım ne kadar?

X: Nasıl bakacağım?

A: (Aha yandım ben yandım. Şimdi nasıl anlatacağım bunu ben yaaa. Yok hakikaten sabah sabah bununla uğraşamayacağım. Gerçekten kaldıramam. Daha akşama kadar neler yaşanacak kimbilir?)

Tamam şöyle yapıyoruz, sen bilgisayarına kopyala, teker teker dosyaları mail at.

X: Tamam öyle yapayım...

Yorumsuz...

Öय्लेसिने

Zıırrrrrrr... Telefon...

A: Efendim

X: Falanca kişiyi bağlayabilir misin? Çalarken aktarabilirsin.

A: Peki

tık tıkt tık numara çevrilir, çalarken bağlanır.

Zırrrrrrrrr... Telefon...

A: Efendim

X: Bu telefonu meşgule aldı.

A: (Sessizlik)

X: (Sessizlik)

A: (Dayanamayıp) Eeeeeee???

X: Ne yapıcaz?

A: (Ananın diye başlamak istiyorum ama başlayamıyorum. Böyle bir sorunun olmayacağını düşünüp, ilk önce etrafta kamera var mı diye bakılır. Sonra da belki ahizeye dinleme cihazı koymuşlardır diye akıldan geçirilir. Salak, salak, salak diye çığlıklar atmak istenir. Ve sonra şöyle bir cevap verilir) Belki müsait değildi o yüzden meşgule aldı. Muhtemelen uygun olduğunda dönüş yapar. Olmazsa biraz sonra tekrar ararız.

X: Haaa tamam, teşekkür ederim.

A: (Ahizeye bakar bakar bakar bakar, derin bir nefes alır, içinden ya sabır der ve telefonu kapatır)

****************

Aradan biraz zaman geçer ve Sevgili X yeniden ortaya çıkar.

Olay kısaca şudur. Hazırlanan bir takım projeler, otobüs ile başka bir şehre gönderilecektir. O şehirde ki görevli, otobüsü karşılacak ve projeleri alacaktır.

A: Sevgili X, fazla vaktimiz kalmadı, projeleri gruplandırıp paketler misin?

X: Paket mi?

A: Evet, paket.

X: Nasıl paket? Lastikleyecek miyiz yani?

A: (Höönnkkk... Salak, salak salak, Ne demek nasıl paket? Ne demek lastiklemek? Hııı lastik tak projelere, don lastiği... Düştükçe çeksin beline doğru. Salak salak salak. Sen var ya harbiden su katılmmaış malsın. Acaba bu kadar mal olmak nasıl bir duygu? Bir de mühendis olacaksın. Paket yapamayan kişi binaların çizimini, hesabını nasıl yapıyordur ki acaba? O yüzden bizim işlerimiz bitmiyo, o yüzden sürekli mesai yapmak zorunda kalıyoruz. Salaksın, salak... Sanki bu ofiste bugüne kadar hiç paket yapılmadı. Etrafta dolaşıp duran kahverengi paket kağıtlarını aslında biz kedi merdiveni yapmak için kullanıyoruz. Hatta uçurtma yapıp, paket ipini takıp, ofis içinde uçurma uçurtuyoruz. Vantilatörleri de zaten rüzgar amaçlı kullanıyoruz. Salak, salak, salak... Ya sen bi gitsene. Bir hafta yoktun ne rahattık. Salaklığından uzaktık. Hayret bişey ya... Mal) Tamam ben hallederim. Sen sadece illeri gruplandır olur mu?

X: Haaaa, tamam. (İki adım attıktan sonra geri döner ve) O zaman ben gideceği adresleri yazayım A4 kağıda.

A: Peki, olur.

X: Peki formatı ne?

A: (Aha, gene bi bomba geliyor) Neyin formatı ne?

X: Adres yazacağım ya, nasıl bir formatımız var?

A: (Ya ben seni bi köşeye çekip, ağzını burnunu dağıtsam nasıl olur ki? Sen bela mısın? Bugünün sürprizi sen misin bana? Bi gidin, bi beni rahat bırakın... Abicim adresin ne formatı olabilir ki? Salak mısın sen? Bu nasıl bir soru böyle? Huuuu, sana diyorum!!!! Şimdi ben sana formatı anlatayım. A4 kağıdını alırsın, ilk önce 2 ye sonra 4'e, 6'ya, 8'e, 12'ye katlarsın. Üzerine otobüs resmi yaparsın. Renkli boya kalemleriyle boyadıktan sonra kağıdı açarsın. Her katlama yerine bir harf gelecek şekilde, kime gönderiyorsan onun ismini yazarsın. Son üzerine okkalı bir şekilde tükürüp, elinle o tükürüğü kağıda sıvarsın. Sonra da paketin üzerine yapıştırırsın. Ahanda bizim formatımız bu!!!!! Tabi bunların da hiç birini söyleyemiyorum. Söylediğim zaman geçimsiz oluyorum. O yüzden yutkunup:)

Kağıda alıcının adını soyadını, telefon numarasını ve gideceği yeri yazarsın yeterli olur.

X: Yok ya gideceği yeri yazmaya gerek yok. Zaten İzmir otobüsüne vereceğiz ya, bence gerek yok.

A: (Off Allahım off ya... Bugün de bu çıktı karşıma... Her boku biliyosun ya, buna gerek olmadığına karar ver sen o küçücük beyninle... Ama yok gerçekten uğraşamayacağım artık. Tüm enerjim, yaşam sevincimi aldın gittin... Omuzlarım çöktü resmen... ) Peki, nasıl uygun görürsen artık.

X: Tamam, görüşmek üzere...

A: (Hayııııııırrrrrrrr, lütfen bugün yeteri kadar görüştük. Görüşmeyelim artık. Yeteeeeeeeeerrrrr) Hııı tabi...
Bir önceki yazımda belirtilen ve değişikliğe uğrayan biletim vardı ya,

İşte o biletle ilgili gelişmeler:

Saat 13:00 civarı

Ankara-Muş / Muş-Ankara uçuşları değiştirilerek Ankara-Elazığ / Elazığ-Ankara oldu.

Doğal olarak fiyat farkı çıktı.

Ama sorun değil, maksat iş görülsün...

Saat 17:00 civarı

Elazığ-Ankara uçuşu iptal olarak, Elazığ-İstanbul-Ankara uçuşu olarak değişti.

Yine doğal olarak fiyat farkı çıktı.

Şimdi fiyatlarla ilgili son durum şudur:

İlk aldığımız bilet fiyatı: 358,00 TL

Değiştirdik 20 lira alacağımız oldu

bilet oldu 338,00 TL

Sonra ankara-elazığ ayağında fark oluştu; 40 TL

Yani 378.00 TL şu andaki bilet fiyatımız

Ama değişiklik bizi kesmediği için bir de Elazığ-Ankara ayağını değiştirince 135,00 TL carttt bir fiyat farkı daha çıktı:)

Şu an itibarıyla biletimizin toplam rakamı 513 TL.

İki kişi 1.026,00 TL

Şaka mı?

Hayır, gayet ciddiyiz :)

Yarın sabaha ne olur Allah bilir, kalın sağlıcakla:)

तय वे बेन

Önce kısa bir bilgi:

Ofisten iki arkadaş THY ile 7 Temmuz'da Muş'a hareket edecek, 8 Temmuz'da geri dönecekler.

Fakat zamanı uygun şekilde kullanamayıp (gün içinde ınternet bağlantısının olmaması nedeniyle check-in yapılamadığını belirtmekte de fayda var), check-in işlemlerini havaalanında gerçekleştiremediklerinden dolayı uçağa binemediler.

Arkadaşlara, bir gün sonrası için aynı programı gerçekleştirin talimatı verildi.

Ancak ofise geri döndüklerinde bu işlemi bir hafta sonrası için, yani 13 temmuz Salı günü gidiş ve dönüş açık olacak şekilde ayarladıklarını belirtip, "Ancak OK'lemek için buradan telefon açılması gerekiyormuş" gibi anlamsız bir cümle kurdular.

Bunun üzerine THY çağrı merkezi aranır ve şu konuşmalar (en sadeleştirilmiş şekliyle) geçer:

A: İyi günler, falan numaraları biletimi kontrol edebilir miyiz?

Ç: Bugün uçulması gereken uçuş gerçekleştirilmemiş ve ayın 12'sine alınmış.

A: (Bana 13'ü demişlerdi ama neyse tartışmayım) Peki o zaman 13 Temmuz salı günü için Ankara-Muş ve 14 temmuz için de Muş-Ankara şeklinde bileti yeniden düzenleyebilir miyiz?

Ç: Tamam 13'ü için düzeltmeleri yaptım (Bu arada, biletin incelenmesi, kurallarının okunması, o tarihte uçuşun olup olmadığının kontrolü, fiyat farkı vs vs vs vs nedenlerden dolayı nedereyse her kelimenin arasında 30 saniyelik bir boşluk olup beni bekletiyorlar ama bunlar ufak meseleler, sonrası felaket). Ancak dönüş uçuşunun gerçekleştiği için yeni bir rezervasyon yapmam gerek.

A: Anlamadım? Benim dönüş parkurum uçulmadı ki?

Ç: Hayır hanımefendi uçuşunuz gerçekleşmiş (Bu arada bir de azar işitirim)

A: Doğru mu anladım acaba tekrar ediyorum: Bugün ayın 7'si ve siz bana ayın 8'inde ki yani yarın ki uçuşumu gerçekleştirdiğimi söylüyorsunuz? Doğru mu?

Ç: Evet, bugünkü uçuşunuzu değiştirmişsiniz. Ayın 8'inde ki Muş-Ankara uçuşunuzu da gerçekleştirmişsiniz.

A: Peki sizce bu nasıl olabilir. Ben bugünden yarın ki uçuşu nasıl yapmış olabilirim?

Ç: (sonunda olay dank eder ve beni güya 30 saniye olan uzunca bir süre bekletikten sonra) Beklettiğim için üzgünüm, evet uçuş gerşekleşmemiş.

A: (Bravo) tamam şimdi lütfen dönüş işlemlerini gerçekleştirelim.

Yaklaşık bir 15 dakika kadar da dönüş işlemlerini tamamladık. Ancak kahretsin ki bir fark doğmuş. Buyrun farkı çözmeye çalışırken ki konuşmamıza:

Ç: İşlemlerinizi gerçekleştirdim (Yaşasın, mutluyum). Ancak şöyle bir durum oldu (Olmasaydı şaşırdım). Siz bugünkü uçuşu gerçekleştirmediğiniz için ize 40 TL borçlusunuz. Ancak yeni oluşturduğumuz uçuşlar için de biz size 60 Tl fark ödeyeceğiz.

A: Tamam.

Ç: Yani siz bize 20 TL borçlusunuz.

A: (Höönnkkk) Nasıl yani? Bence yanlışınız var. Biz size 40 lira vereceğiz, siz de bize 60 lira vereceksiniz. Doğru mu?

Ç: Evet doğru.

A: O zaman siz bize 20 lira daha vereceksiniz.

Ç: (yine sinirlenir) Hayır anlamıyorsunuz (Allahım salağım ben salak, eblehim, bla bla bla, eziğim ben). 20 lira siz bize fark ödemek zorundasınız.

A: (Yaklaşık 40 dakika süren bu saçma sapan konuşmalardan sonra kendisini yere atar ve yeri yumruklamaya başlayarak) Hayır, lütfen tekrar kontrol edin, siz bize 20 lira vereceksiniz.

Ç: (Ses tonundaki nefreti ben ahizeden bile hissedebiliyorum) Sizi 5 dakika bekleteceğim, pardon 30 saniye

A: Ay tamam beklerim lütfen çözülsün bu saçma muhabbet.

(Uzunca bir süreden sonra)

Ç: (Süt dökmüş kedi sesiyle) Evet siz haklıymışsınız. 20 lira biz size fark ödeyeceğiz.

A: Allahıma bin şükür olsun. Son bir soru daha (Kaşınıyorum ben kaşınıyorum. Belli bir zamandan sonra bu durum bağımlılık yapıyor. Hep daha fazlasını daha fazlasını istiyor). Bu fiyat farkını uçuşu yapacak kişilerin kendisinin mi alması gerekiyor, yoksa görevlendirdiğimiz herhangi biri alabiliyor mu?

Ç: Sizi 30 saniye bekletiyorum

A: Ciyaaaaaaaaaaakkkkkkkkkkk... Hayır hayır hayır, tamam ben bir şey sormadım. Teşekkür ederim.

Ç: Bilet kurallarını aktarmamı ister misiniz?

A: (Seni bi dövmemi ister misin?) Hayır hayır iyi akşamlar.

Telefon kapatılır ve sakinleşmek için ofisin içinde bir çember çizilip, etrafında deli danalar gibi koşturulur. Tavsiye ederim etkileyici bir yöntem. En azından belli bir zaman sonra başınız dönmeye başlıyor. Başka bişey düşünecek haliniz kalmıyor, ister istemez sakinleşiyorsunuz:))

Girsin Girsin Girsin

İsimler tamamıyle sallamadır.

Benim sayfam olduğuna göre istediğimi de yapmakta serbestim dimi?

1- Osman'la Mahmut'a turkcell vınn girsin (60 yaşında iki emekli insan bir vınn ı paylaşamayıp, birbirine kapris yaptıkları için)

2- Osman'a masa üstü kalemlik girsin. (Ofisin kalemliğini sahiplenip, ayda yılda bir kullanmasına rağmen, kıymete binip, kalemliğim, kalemliğim diye vızıldadığı için) Hatta girsin bir de içerde 5 tur atsın.

3- Osman'a, lanet olası printer'ın yedek kartuşları girsin. (Bir takım kartuş almama ve makinaya yeni takılmasına rağmen, tek sorunumuz yedek kartuş olduğu için)

4- Mahmut'a fotoğraf makinası girsin (Her saat başı arayıp, fotoğraf makinasını sorduğu, her seferinde evet yanıtını almasına rağmen sormakta ısrar ettiği için)

5- Sonra Osman'la Mahmut birbirlerine girsin.

6- Vınn bunlardan çıksın, Hatice'ye girsin. (Hem kendisine verilen görevi yerine getirmeyip bana devrettiği için, hem de vınn noldu diye başımın etini yediği için)

7- Hüseyin'e proje paftaları girsin, ama imza kalemi ve kaşe ile birlikte. (Yarın akşam saat 22:00 de lazım olacak projeler için sabahın saat 09:00 da başlayan, imzalandı mı imzalandı mı soruları için)

8- Hüseyin'e faks makinası girsin. (Her 15 dakikada bir telefon açıp faks geldi mi sorusu için)

9- Hüseyin'e tüm ofis girsin, anca keser...

10- Kartal'a araba girsin. (Araba sevdası yüzünden başını belaya soktuğu ve sonunda işten ayrılmak durumuyla karşı karşıya kaldığı için)

11- Hülya ya saat girsin. (H: Sabahları 08:00 de yola çıkabilir miyiz? X: Niye 10 dakika erken çıkıyoruz? H: Ben cumartesi günleri çalışmıyorum ya, 08:30 da mesai yapmak istiyorum. X: Peki akşamları 10 dakika geç çıksan? H: Yok ya, ona da alıştırmak istemiyorum insanları, sonra alışırlar hep geç çıkarlar. Ben 18:30 da çıkmak istiyorum. X: Peki bundan bana ne? Ben hem cumartesi günü akşama kadar çalışıyorum, hem de hafta içi hepinizden geç çıkıyorum, niye bir de sabahları erken geleyim? cevabına bozulup, iyi o zaman ben otobüsle giderim dediği için)

12- Erol'a, iş yaptığımız bir resmi daire girsin. (Yaptığı işin hep hatalı olması ve sürekli iade edilmesi dolayısıyla)

13- Bora'ya MSN girsin. Ama tüm kullanıcılarıyla birlikte. (msn yüklenecek, msn yüklenecek, msn yüklenecek diye diye başımın etini yediğini için)

14- Yok kesmedi, Hatice'ye bir de Türkiyedeki tüm bankalar girsin. (Bunun nedeni yok, canım öyle istedi)

16- Buse'ye tüm arabalar girsin. (Görmemişin arabası olmuş, çekmiş şeyini kopartmış hikayesi olduğu için)

Öfff ya öffff

İkametgah Kabusu

Bir Pazartesi sabahı...

İmza beyanı çıkarttırmak lazım...



1. Eleman: Ev adresiniz?

2. Eleman: Bilmiyorum.

1. Eleman: (Bön bön, nasıl yani ifadesiyle bakar) Anlamadım.

2. Eleman: Ya bizim adres biraz karışık, devlet dairelerinden bize yazı falan gelmiyor, adresin yanlış olduğu söyleniyor. Ama ben ınternetten bakıyorum adres doğru.

1. Eleman: Tamam o zaman adresi alayım.

2. Eleman: Ama işte öyle bir sıkıntı var.

1. Eleman: (Ya sabır çekerek), Anlıyorum ama bir adres yazmam lazım. İş adresini yazamam (gıcıklık değil mi) Olmazsa annenizin adresini verin.

2. Eleman: Tamam o zaman benim adresi yazın.

1. Eleman: Peki, söyleyin adresi.

2. Eleman: Ama bende net bilmiyorum.

1. Eleman: (Derin bir nefes çekerek, sabır çekerek, eeeeee ifadesiyle 2. elemana bakar)

2. Eleman: Ben insan kaynaklarına ikametgah çıkartmıştım ondan bakayım.

1. Eleman: Peki.

2. eleman gider, ikametgahı bir şekilde alır, getirir.

1. Eleman ikametgahtaki adresi yazar. Fakat semti görmez. "Semt neresi"

2. Eleman; Yazıyor ya.

1 Eleman: (İkametgahı uzatır ve) Göremedim nerde yazıyor?

2. Eleman: (bakar bakar bakar), Hıı yazmıyormuş.

1. Eleman: (bekler bekler bekler)

2. Eleman: (Bakar bakar bakar)

1. Eleman: (Dayanamaz ve) Semti söyleyecek misiniz, ben sallayım mı bi semt?

2. Eleman: Haaa Çankaya

1. Eleman: (Çok şükür yarabbim)



**************



Aradan daha 5 dakika geçmeden 3. eleman gelir:

"Benim acilen ups'li mausa ihtiyacım var!"

1. eleman: (Alla alla niye bu kadar acil ki) Tamam, bugün aldırayım.

3. Eleman: Yok mu ofiste?

1. Eleman: (Var ama ben sapığım, belki mause kıtlığı olur diye depoluyorum. Karaborsaya düşünce satıp zengin olacağım) Maalesef yok.

3. Eleman: Ama bana acil lazım.

1. Eleman: (Heee dünyayı kurtaracaksın dimi) Anlıyorum, en kısa sürede temin etmeye çalışacağım.

3. Eleman: (Üffleyerek gider)

1 dakika sonra 3. Eleman telefon açar: "Mause gerek kalmadı"

1. Eleman: (Peki niye sabah sabah kastın beni? Hani çok acildi? Hani üffleyerek gidiyordun? 1 dakika içinde ne oldu da aciliyet kayboldu, gerek kalmadı. Peki ben gerçekten acil ve önemli olan şeyi nasıl ayırt edeceğim? Her gece istiareye mi yatmam lazım? Yada bir müneccim le yakın ilişkiye mi girmeliyim!!!! Şimdi ben sana bunları söylersem geçimsiz olurum dimi. Sinirli, asabi olurum dimi? En iyisi susmak) Peki.