26 Ağustos 2010 Perşembe

Öय्लेसिने

Zıırrrrrrr... Telefon...

A: Efendim

X: Falanca kişiyi bağlayabilir misin? Çalarken aktarabilirsin.

A: Peki

tık tıkt tık numara çevrilir, çalarken bağlanır.

Zırrrrrrrrr... Telefon...

A: Efendim

X: Bu telefonu meşgule aldı.

A: (Sessizlik)

X: (Sessizlik)

A: (Dayanamayıp) Eeeeeee???

X: Ne yapıcaz?

A: (Ananın diye başlamak istiyorum ama başlayamıyorum. Böyle bir sorunun olmayacağını düşünüp, ilk önce etrafta kamera var mı diye bakılır. Sonra da belki ahizeye dinleme cihazı koymuşlardır diye akıldan geçirilir. Salak, salak, salak diye çığlıklar atmak istenir. Ve sonra şöyle bir cevap verilir) Belki müsait değildi o yüzden meşgule aldı. Muhtemelen uygun olduğunda dönüş yapar. Olmazsa biraz sonra tekrar ararız.

X: Haaa tamam, teşekkür ederim.

A: (Ahizeye bakar bakar bakar bakar, derin bir nefes alır, içinden ya sabır der ve telefonu kapatır)

****************

Aradan biraz zaman geçer ve Sevgili X yeniden ortaya çıkar.

Olay kısaca şudur. Hazırlanan bir takım projeler, otobüs ile başka bir şehre gönderilecektir. O şehirde ki görevli, otobüsü karşılacak ve projeleri alacaktır.

A: Sevgili X, fazla vaktimiz kalmadı, projeleri gruplandırıp paketler misin?

X: Paket mi?

A: Evet, paket.

X: Nasıl paket? Lastikleyecek miyiz yani?

A: (Höönnkkk... Salak, salak salak, Ne demek nasıl paket? Ne demek lastiklemek? Hııı lastik tak projelere, don lastiği... Düştükçe çeksin beline doğru. Salak salak salak. Sen var ya harbiden su katılmmaış malsın. Acaba bu kadar mal olmak nasıl bir duygu? Bir de mühendis olacaksın. Paket yapamayan kişi binaların çizimini, hesabını nasıl yapıyordur ki acaba? O yüzden bizim işlerimiz bitmiyo, o yüzden sürekli mesai yapmak zorunda kalıyoruz. Salaksın, salak... Sanki bu ofiste bugüne kadar hiç paket yapılmadı. Etrafta dolaşıp duran kahverengi paket kağıtlarını aslında biz kedi merdiveni yapmak için kullanıyoruz. Hatta uçurtma yapıp, paket ipini takıp, ofis içinde uçurma uçurtuyoruz. Vantilatörleri de zaten rüzgar amaçlı kullanıyoruz. Salak, salak, salak... Ya sen bi gitsene. Bir hafta yoktun ne rahattık. Salaklığından uzaktık. Hayret bişey ya... Mal) Tamam ben hallederim. Sen sadece illeri gruplandır olur mu?

X: Haaaa, tamam. (İki adım attıktan sonra geri döner ve) O zaman ben gideceği adresleri yazayım A4 kağıda.

A: Peki, olur.

X: Peki formatı ne?

A: (Aha, gene bi bomba geliyor) Neyin formatı ne?

X: Adres yazacağım ya, nasıl bir formatımız var?

A: (Ya ben seni bi köşeye çekip, ağzını burnunu dağıtsam nasıl olur ki? Sen bela mısın? Bugünün sürprizi sen misin bana? Bi gidin, bi beni rahat bırakın... Abicim adresin ne formatı olabilir ki? Salak mısın sen? Bu nasıl bir soru böyle? Huuuu, sana diyorum!!!! Şimdi ben sana formatı anlatayım. A4 kağıdını alırsın, ilk önce 2 ye sonra 4'e, 6'ya, 8'e, 12'ye katlarsın. Üzerine otobüs resmi yaparsın. Renkli boya kalemleriyle boyadıktan sonra kağıdı açarsın. Her katlama yerine bir harf gelecek şekilde, kime gönderiyorsan onun ismini yazarsın. Son üzerine okkalı bir şekilde tükürüp, elinle o tükürüğü kağıda sıvarsın. Sonra da paketin üzerine yapıştırırsın. Ahanda bizim formatımız bu!!!!! Tabi bunların da hiç birini söyleyemiyorum. Söylediğim zaman geçimsiz oluyorum. O yüzden yutkunup:)

Kağıda alıcının adını soyadını, telefon numarasını ve gideceği yeri yazarsın yeterli olur.

X: Yok ya gideceği yeri yazmaya gerek yok. Zaten İzmir otobüsüne vereceğiz ya, bence gerek yok.

A: (Off Allahım off ya... Bugün de bu çıktı karşıma... Her boku biliyosun ya, buna gerek olmadığına karar ver sen o küçücük beyninle... Ama yok gerçekten uğraşamayacağım artık. Tüm enerjim, yaşam sevincimi aldın gittin... Omuzlarım çöktü resmen... ) Peki, nasıl uygun görürsen artık.

X: Tamam, görüşmek üzere...

A: (Hayııııııırrrrrrrr, lütfen bugün yeteri kadar görüştük. Görüşmeyelim artık. Yeteeeeeeeeerrrrr) Hııı tabi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder